Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hak ve İde

Yirmi birinci Yüzyıl dünyasında toplumların devletleşmesi önündeki engel sosyalizmdir. Sosyalist bakış açısı dünyada en çok Kürde zarar vermiştir. 35 yıllık Silahlı mücadelede sosyalist ideolojiye dayalı bir mücadele güdüldüğü için toplumun tümünden destek alınmadı ve bilhassa ekonomik durumu yüksek olan zümrece düşman ilan edildi.. Şayet ulus devlet modeli üzerinde PKK mücadele etmiş olsaydı Kürdistan hakikatından uzak durulmayacak ve bu hakikat için tüm halk elinden geleni yapardı.. Ulus-Devlet modeli yerine Demokratik Modern toplum ideolojisi ile Kürtler Türkiyeye ve diğer sömürgecilerine yamanmak isteniyor.. Hafta sonu BDP Gençlik Kurultayına katılmak için Amed/Diyarbakirda idim.. Konuştuğum gençler derinliklerde bağımsız ve birleşik Kürdistan isteği ile yanıp tutuşurken,partisel anlamda yetkili kişiler ise idolojilerinin artık Ulus-Devlet modellerinin olmasını istemediğini ve bunu partisel düzeyde de benimsediklerini dile getirdiler. Bu bakış açısı gerçeğin ve hakika

Kürdistan ve Hak

       Öncelikle Kürdistani bir duruş sahibi olmalı her Kürt. Sonrasında ideolojik olarak kendisini ait olduğu yere atmalı. Geleneği iyi bilmelidir. Mücadele verenleri unutmamalı,ama onların yaptığının üstüne katmalı mücadelesini. Liderlerinizi sevin,ancak onların yanlışlarını da görmezden gelmeyin. Eleştiriye ve farklı bakış açılarına tahammülkar olun. Eğer eleştiri olmazsa,ilerleme de olmaz. Bunu böyle bilmelisiniz. Eşyanın hakikatini iyi bilin,iyi bilin ki Kürdistan hakikatinin farkında olun. Eğer tabiatı ve felsefeyi iyi değerlendiremezseniz,varlığınızı başkalarının varlığı için feda edersiniz. Tarihinizi,felsefenizi,edebiyatınızı ve bilhassa Seydalarınızı iyi bilin. Kürtlüğü ve İslamiyeti birbirinden ayrı düşünmek insanı hataya götürür. Evet radikal dinci olmanızı onaylamıyorum ancak dinden bağımsız yaşarsanız,yozlaşırsınız. Bugünkü Türkiye toplumundan şikayet edip duruyoruz,ancak onların yaşantılarına da özenip duruyoruz. Reel hayat insanları ek

Sömürülen Sadece Toprak değil ''Düşünce''

İnsan çok çetrefilli bir yaratılandır.. Kendisinin istekleri yerine getirilene kadar çabalar.. İstediği olduğun da ise mızıkçılığa başlar bu sefer.. İşte böyle bir mahlukattır Ademoğlu.. Dünyaya,nesnelerin dilinden anlamak, onların özünde yatan anlamı çözmek kaygısıyla ve hayatın gizine ulaşmak Arzusuyla dopdolu bir özne olarak geldim.. Talihsizliğe bakın ki keşfede ede,öteki nesneler arasında bir nesne olduğumu keşfettim. Bu ezici şeyleşmenin ortasında kıstırılmış olan ben,yalvaran bakışlarla başkalarında arıyorum kurtuluşumu. Onların kurtarıcı bakışları ansızın un ufak olan,hiçli ğe dönüşen gövdemi yalayarak yittiğini sandığım bir canlılık,Bir hafiflik veriyor bana.. Kaybolduğum dünyadan alıp yeniden var olduğum dünyaya yerleştiriyorlar beni. Ama orada,öteki yakada daha ayaklarımın üzerine doğrulur doğrulmaz jestleriyle,bakışlarıyla beni hemen durduruyor ötekiler. Boyanmak için duvara yaslanan bir korkuluk gibi. Öfkeyle doluyor bir açıklama istiyorum. Çabam boşuna,hiçbir

Jînda

Güneydoğunun herhangi bir ilinde tarihin herhangi bir zamanında soğuk bir günde kendini okulda bulan Jînda,etrafındaki kalabalığı anlamaya çalışıyordu.. Bahçede koşuşturan  aynı renk elbiseler içerisindeki akranlarını gözlemledi.. Derin bir nefes alıp yürümeye başladı.. Üzerine çevrilen bakışları anlamaya çalıştı.. Anlaması mümkün müydü..? Değil,ilk defa  köyünden ayrılmıştı.. Daha önce hiç görmediği yerler ve insanlarla karşılaştı.. Yırtık paltosu ve yıpranmış çarığından dolayı üşüyordu.. Bu üşümüşlüğü ona anlamsız bakışları hatırlattı.. Ama üşümüşlüğünü düşünecek halde değildi.. Geride bıraktığı annesi ve kardeşleri zihinini yeterince meşgul ediyordu.. Bir an babasını düşündü.. dişlerini sıktı.. Babasına öfkeliydi.. Çünkü kendisinin isteğini hiçe sayarak kızını yatılı okula yazdırmıştı.. Birden gözleri uzaktan gelen adama takıldı.. tüm düşünceleri terketmişti kafasını.. şık bir takım elbise ve parlayan kundurasıyla Jînda'ya doğru geliyordu.. Jînda korktu,ufaldı

PERVANE

Tan kızıllığı ve loş ışıklar altında yürüyorum.. Henüz kararmış değil duygularım.. Güneş batmış.. Lakin sana geleceğim kadar aydınlık yolum.. Baharın her zerresinde mutluluklar seziyorum..! Duygularım kırgın.. Dilsiz ve günahkar düşüncem.. Her adımımda biraz daha yaklaşıyorum yalnızlık kuyusuna.. Uzaklardan sarıyorum seni.. Gökyüzüne bak,mumlar yaktım.. Masamda şarap.. Mey kokusuyla mayhoşum tenine.. Henüz yitirilmiş değil duygularım.. Öksüz kelimelere sığınıyorum.. Seni yalnızlığımda yaşatıyorum.. Gün karardı.. Yıldızlar göz kırpıyor yalnızlığıma.. Her şey bende iken.. Ben senin için pervaneyim.. Artık anlamını yitirmiş cümleler.. Erir gibi seviyorum seni.. Ne kadar da masumane.. Aklımda sen,fonda Vivaldi.. Ne zaman bir araya gelseniz.. Derin sancılar doğuruyorum kal-u beladan.. Ve gün ağarıyor.. Hala dolanıyorum sokağında.. Yitirdiğim duygular izindeyim.. Aşk öldü çocuk şimdi yalnız başınasın..             //Ertemus//

Sevmek ve Sevginin Getirdikleri

Bir insanı seversiniz ve o insan için her şeyinizi feda edersiniz.. Bu sevgi sizi en kötü durumlara soksa bile ilelebet o sevginin peşinde koşarsınız.. Bir insanı sevebilirsiniz,bir eşyayı da sevebilirsiniz en önemlisi de bir davayı sevebilirsiniz.. Bugün bir davayı sevmenin ve bu sevginin sonuçlarından söz edelim istedim.. Biz Kürtler sevmeyi de ve sevgimizi eylemlere dökmeyi de yeterince iyi yapamıyoruz.. Bunun temel sebebi elbette yıllarca kapalı bir topluma olmaya mahkum edilmemizdir.. En basitinde kız erkek ilişkilerinde çok zayıfız..Bir kız bize gülümsedi mi bizler onun bize aşık olduğu düşüncesine inanır ve kendimizi bir platonik aşka iteriz.. Duyar gibiyim şimdi ne alaka diye.. Şimdi alaka şu efendim; Kürt halkı bu ülke sınırları içerisinde temel haklarını almak için bir mücadele veriyor ve bu mücadelenin öncülüğünü de Öcalan yapmakta..İşte tam da bu noktada biz gene sevginin bizi esir almasının etkisine kapılıp telafi edemeyeceğimiz sonuçlar doğuruyoruz..Mesela D