Ana içeriğe atla

Sömürülen Sadece Toprak değil ''Düşünce''


İnsan çok çetrefilli bir yaratılandır..
Kendisinin istekleri yerine getirilene kadar çabalar..
İstediği olduğun da ise mızıkçılığa başlar bu sefer..
İşte böyle bir mahlukattır Ademoğlu..


Dünyaya,nesnelerin dilinden anlamak,
onların özünde yatan anlamı çözmek kaygısıyla ve hayatın gizine ulaşmak
Arzusuyla dopdolu bir özne olarak geldim..
Talihsizliğe bakın ki keşfede ede,öteki nesneler arasında bir nesne olduğumu keşfettim.
Bu ezici şeyleşmenin ortasında kıstırılmış olan ben,yalvaran bakışlarla başkalarında arıyorum kurtuluşumu.
Onların kurtarıcı bakışları ansızın un ufak olan,hiçliğe dönüşen gövdemi yalayarak yittiğini sandığım bir canlılık,Bir hafiflik veriyor bana..
Kaybolduğum dünyadan alıp yeniden var olduğum dünyaya yerleştiriyorlar beni.
Ama orada,öteki yakada daha ayaklarımın üzerine doğrulur doğrulmaz jestleriyle,bakışlarıyla beni hemen durduruyor ötekiler.
Boyanmak için duvara yaslanan bir korkuluk gibi.
Öfkeyle doluyor bir açıklama istiyorum.
Çabam boşuna,hiçbir karşılık yok.
Ve öfkeden paramparça oluyorum orada..
Başkaları tarafından bir araya getirilen ögelerim, parçalarımdı bunlar.
Bir araya gelmek,var olmak için yine başkalarını bekliyorlar şimdi..

(Frantz Fanon-Siyahların Gerçeği.sayfa 119)


Kişiliğini arayan insan, nesneler arasında hiçbir farkının olmadığını anladığında,yalnızlığında,hiçliğinde yitiriyor kendini..Benlik duygusu kaybolan insan çeşitli durumlara saplanır.
Saplandığı yollar kimi zaman topluma ve Aileye uymayabiliyor..

İnsan yalnız olduğunu anladığında her şeyi yapabilecek duruma gelir.
O, sadece bencil bir kişilik haline bürünür ve kendisi dahil hiç kimseye bir faydası olmaz..
Ünlü filozof Nietzsche derki..;
''Yalnızlık başkadır terk edilmek başka..
Terk edilen insan acınası durumdadır..
Yalnızlığını seçen insan ise kendini aramakla meşguldür..''

Siz kendi yolunuzu seçin ve toplumunuz için,Aileniz için iyi olanı bulacaksınız..
Önce bilinçli birer birey haline gelmelisin ki çevrene ve toplumuna faydan dokunsun..
Postmodern anlayıştan uzak durulmalı..
Varlık ve yokluk arasında git gellerden uzak durulmalı..
İnanç ile ibadet ile değerlerini oluşturmalısın..


Bireyselleştirilmiş toplumlarda birlik söz konusu olamaz.
Kişisel menfaatleri ön plandadır  bireyin..
Tam da buraya bir not düşüp Sömürülmüş toplumlarda insan psikolojisi üzerine bir kaç not düşmek gerek..

Sömürgeci toplumlar sömürdükleri toplumların sadece yer altı ve yer üstü kaynaklarını değil aynı zaman da Kültürel ögelerini de sömürür..
Kültürü yok edilen toplumlarda ise düşünme sadece sömürgeci toplumun istemleri üzerine yoğunlaşır..
Öncelikle küçük çapta olan bu değişimler(sömürgecisine benzeme düşüncesi) sonrasında komple bir sömürge düşüncesi ile harekete dönüşür..
Bakınız Kürt toplumuna..
Kürdistan hakikatından uzak,sadece sömürgecisinin istemleri üzerine düşünmeyi kendisine bir görev biliyor Kürt..
Oysa hak olan hakkaniyet olan sömürülen bir halk ve ülkedir Kürdistan..

Sömürgeci toplumdan çok sömürülen toplum iktidar erkini savunuyorsa,artık sömürülen halk yoktur..
Sömürgecinin zihni ile düşünmeyi bırakıp kendi işimize,meselemize yönelmemiz gerekmektedir..
-Sömürülen halklardan,sadece yeraltı ve yer üstü kaynakları alınmıyor.aynı zamanda kültüründen ve beyninden de alınıyor..
bunun en büyük örneklerinden biri de T.C Maliye Bakanı Mehmet şimşektir..
bakınız M.şimşek Sömürgecilerin hizmeti için elinden geleni yapmakta ve hatta bunu da gönüllü yapmaktadır..
Şimdi birileri çıkıp diyecektir biz Türkiyeliyiz..
Hayır efendim biz Kürdistanlı Kürtleriz..

Kürdistan'a hizmet boynumuzun borcudur..
İran-Irak-Türkiye-Suriye ye değil..
Ünlü Yazar Frantz Fanon der ki; ''Sömürülmüş topraklardan çok sömürülmüş beyinlere yoğunlaşmalı..''
Sömürgeci ülkeyi destekleyen sömürülen toplum aydını diye bir gerçek var ki kanımca Kürdistan'ın hala sömürülmesinin nedeni de bu aydın'cıklardır..
Bu Kürt aydın ve entellektüellerinin Kürdistan'a değil de sömürgecilerine çalışıyor olmasıdır...!





Okuyun..!
Okutun..!
Kürdistan hakkaniyettir..
Göz göre göre yitip gitmesine müsaade etmeyin..!

Son olarak Akademisyen Ceng Sagnıç'ın Brakûjî üzerine yazdığı bir yazıyı ilave etmek istiyorum..

''Son bir buçuk yüzyılda Kürtler, Türkler, Araplar ve Farslar Kürdistan toprakları için birbirlerinden milyon küsür insan öldürmüşlerdir. 

Oysa, en çok dillendirile gelen Kürt iç savaşında Kürtler birbirlerinden beş bin kişi bile öldürmemişlerdir. 

Bugün, istisnasız tüm Kürt hareketleri ve Kürtler ( ben dahil) bir milyon küsür insanın ölümünü unutmaya ve Araplarla, Türklerle barışmaya hazırdır.

Oysa, Kürdistan'da bir tane dahi Kürt hareketi 3-5 bin Kürt'ün öldüğü iç savaş dönemini unutup diğer Kürtlerle barışmaya hazır değildir.

İşte bu anlatı, bu amansız dram Kürdistan'ın ve Kürt milletinin postmodern trajedisidir ve öyle kalacaktır. Brakûjî bu yüzden hakikattir.''





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arjen Arî, ev pênc salin helbesta Kurdî sêwî ye

Dara Porxelek xwezî, lewitîn di kirêtiyê de û şer dizî j ime xewnên mîrekî li herêmekê em ji gundekî dijmin jî bûna malê me pev dima neyariya me nedigiha qewmekî kengî bûya lev dihatin em eydekê, erefatekê…  dibêje Arjen Arî. Pêşengê hemdemên xwe, helbestvanê nûjen ê zaravayê Kurmancî. Di 31ê Cotmeha 2012an de ji nav me koç kir. Li pey xwe bi hezaran dildar, bi sedan jî helbest hiştin. Em weke Heftenameya Basê bi sedema 5. salvegera helbestvanê nemir Arjen Arî bi heval û hogir û dostên wî re axivîn û her yekî ji wan ji bo me di derbarê Arjen de nivisî. Ji bo xatirê bîranîna Arjen Arî û xwînerên Heftenameya Basê em çarîneke Arjen Arî ku heta niha nehatiye weşandin tînin pêşberî we xwîneran. îşev rêwiyê şevê me. hew tu dizanî xunav. mêvanê dilê kê me Firat Cewerî: Arjen Arî diltenik bû Dema min û Arjen Arî hevûdu nas kir, dema rêxistinan bû. Em jî di rêxistinekê de hatibûn ba hev. Em pê ketibûn û me xwe bi felsefeya materyalîst digihand; em noqî lîtera

Abdulla Keskîn: Xeyala min a mezin xeyala her kurdekî ye

Gelî xwînerên Ezîz, bloga Dara Bandînî ji bo we xwîneran dest bi beşeke nipînû dike. Di vê beşê de her heftî wê bi mêvanên cûr bi cûr re hevpeyvînên dij rêbazê lidarbixe. Destpêka vê beşê em bi Damezrêner û Edîtorê Weşanxaneya Avestayê Abdulla Keskîn re axivîn. Abdulla Keskîn tevî edîtriya xwe û weşangeriya xwe bi qeşengbûna xwe jî di nav ciwanan de weke fenomenekî ye. Em xort û keçên kurd di şopa te de ne kak Abdulla. Kerem bikin bersivên Abdulla Keskîn li jêr in.               Abdullah Keskîn kê ye? Nizanim, hê jî bi min nexweş û zehmet tê ku li ser xwe bipeyivim. Ez bawer im kesên van rêzan bixwînin ên bi hêsanî karibin xwe bigihînin hin agahiyên biyografik an jî ez vî barî bavêjim ser milê te. Ciwanên kurd meraqa te dikin, jiyana te ya rojane çawa derbas dibe? Pir sade û tenê, hez ji herduyan jî dikim. Berê dereng radizam û dereng radibûm, vêga diguherim. Wextê min bêhtir li mal derbas dibe, ji rûniştina li mal hez dikim, heta nîvro dixwînim, ligel qahwê û tiştine s

Seyadê Şameyê Kekê: “Qulingê brîndar yê Kurdistanê”

Dara Porxelek Jiyaneke sirgûnî, îşkencekirî û mayîna bi salan di zindanan de… Seyadê Şamê ji aliyê malbata xwe ve wek mirî dihat zanîn. Dema dengê Seyad di Radyoya Rewanê de olan dide bawerî bi jiyanek ji nû ve vejînandî tê kirin. Malbata Kekê, girêdayî Eşîra Celaliyan e. Eşîr li navçeya Agiriya Bazidê dimîne. Nuxûriyê bavê xwe ye Seyad. Di heman demê de xwebexşekî doza Kurdistanê ye jî. Dewlet malbata Kekê di sala 1944’an de sirgûnî Yozgatê ji wir jî ber bi Alaca’ya Çorimê ve dike. Dema li sirgûnê bû dozgeriya Erziromê ji Seyad re nameyekê dişîne û dibêje: “Dê doza te ji nû ve bê dîtin, divê tu werî Erziromê.” Her çiqas bavê Seyad dibêje, “Meke kurê min, tesmîlê destê leşkerê Romê nebe” jî Seyad dibêje: “Bavo heta niha min tenê êş û elem daye we, bisekine ez biçim û vê sirgûniyê bidawî binim da ku hûn vegerin Kurdistanê.” Bavê Seyad li ser van gotinan misaade dide Seyad û Seyad berê xwe dide Erziroma şewitî. Dema Seyad diçe Erziromê, bêyî dozgeriyê wî desteser dikin û dibin